- Bismillah’taki B; insanın kalbindeki iman cevherinin, her an Allah’a iman ile intisabın devamlılığına bağlı olarak parladığını da tahattur ettirir. O parlaklığın devamı ise intisabın devamıyla mümkündür. İşte bu sırdan dolayı Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan: “Ey iman edenler iman ediniz” der. Bu ayet-i kerime imanın devamlı tazelenmesine işaret eder. Eğer bu intisap kesilse kalbin içi küfür karanlığına düşer. Ayineden ışığın kesilmesiyle karanlığa boğulması gibi.
- Daire-i vücub: Bütün kâinatın hadsiz derecede haricinde ve fevkinde, nihayetsiz cemal ve kemal sahibi, mekândan münezzeh ve kusurdan mukaddes olan Zât-ı Vâcibü’l-Vücud’a bir unvan (isim) olarak kullanılır.
- Daire-i mümkinat: Daire-i ilm-i ezeliyenin içindeki hadsiz ihtimal yollarından ibarettir. Yaratılanlar vukuattır. Yaratılma ihtimali olanlar ise imkânattır.
- Cenab-ı Hakk’ın irade ve kudretinin tercih ve taalluku olmadan hiçbir şey ilim dairesinden şahadet âlemine çıkamaz. O ezeli ilmin içinden irade-i İlahiye her şeyi bir model olarak seçer ve Levh-i Mahfuz’a yazar.
- Sonra eşyanın teşekkülat programları bulutlardan süzülen birer yağmur damlaları gibi, melaikelere yüklenerek tohumlar, çekirdekler, yumurtalar, nutfeler ve tomurcuklar içerisine birer yazılım olarak kaydedilir.
- Sonra kudret-i İlahiye tohumlar ve çekirdeklerin içerisindeki programlara göre zerratı hikmetle istihdam ederek vücud-u eşyayı inşa eder. Âlem-i gaybdan âlem-i şahadete çıkarır, gözlere gösterir.
- Aynen öyle de insanın amellerinin yaratılmasında da irade-i Ezeliye, insanın irade-i cüz’iyesini bir şart-ı âdi yapmıştır. Yani irade ve kudret-i İlahiye insanın iradesinin meylinden sonra istediği şeye taalluk eder, yaratır.
Şimdi Lafzullah Kelimesine Bakalım.
- Lafzullah; Bütün sıfat-ı kemaliyeyi câmî bir sadeftir.
- Lafzullah, güneş
- Güneş: Bizâtihi ışık, ziya, hararet, elvan-ı seb’a (yedi renk) ve cazibenin memba-ı ve masdarıdır.
- Güneş: Her şeyi gösterir.
- Güneş: Her şeyde yine kendisini gösterir.
- Güneş: Kendisini göstermek için başka güneşlere ihtiyaç bırakmaz.
Daire-i Vücubu Bu Kaide-i Külliye İle Mütalaa Edelim
- Allah, bütün kâmil sıfatların bizatihi sahibidir. Onun kemali başka bir kemalden gelmemiştir.
- Allah’ın kemalatı sonsuzdur. Sonsuz kemalatta noksanlık olmadığı için o zatın kedisinde kemale müteveccih bir faaliyet olmaz.
- Fakat mahlûkattaki faaliyet bir kemale müteveccihtir. Onun için faaliyet sadece mahlûkat âlemindedir.
- İşte bu sırdan dolayı her şeyi ademden (yokluktan) varlık âlemine çıkaran sadece Allah’tır.
- Her şeyi kendi kemal ve cemalini görmek ve göstermek sırrıyla yaratmıştır.
- Allah kendi kemal ve cemalini göstermek için hiçbir yardımcıya muhtaç değildir. Aşağıdaki iki hadis-i şerif bu hakikati ferman eder:
“Sadece Allah vardı, beraberinde başka hiç bir şey yoktu” hadisi ile beyan buyurmuştur. (Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed’u’l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946)
“Gizli bir hazineydim bilinmek istedim âlemi yarattım.” Cenab-ı Hak bizzat kendi kemal ve cemalini sever. Mahlûkatı yaratmış ki, o mahlûkatın mahiyet ayinesinde gizli kemal ve cemalini görmek ve zişuurlara göstermek ister. Hatta o mahlûk, kemal ve cemaline ne kadar parlak ayinedarlık yapıyorsa, onu o kadar çok sever. Peygamber Efendimiz, Allah’ın zati sıfatları hariç bütün sıfatlarını tezahür ettirmiştir. İşte bu sırdan dolayı Allah Teâlâ, Peygamber Efendimize (asm) ‘Habibim!’ demiştir. Şimdi sıfat-ı kemaliyeyi birer birer anlamaya çalışalım.
Sıfat-ı Kemaliye Üçtür:
- Birincisi: Zatî Sıfatlar
- İkincisi: Sübutî Sıfatlar
- Üçüncüsü: Fiilî İsimlerdir
- Esma-i İlahiye nedir? Esma-i İlahiye, Kemalat-ı İlahiye’nin ünvanlarıdır.
- Kemalat: Fazilet, olgunluk, iyilik, ahlak ve huy güzelliğidir. Bu mananın hepsi soyut kavramlardır. Üzerinde düşünülecek müşahhas bir mana zihne gelmiyor. Öyle ise kemalat kelimesinin manasını müşahhas bir misal ile akla takrip etmeye (yakınlaştırmaya) çalışalım.
- Mesela, bir mısır tohumunun içinde gizli yazılım suretinde bir teşekkülat programı çizilmiştir. Toprak içindeki zerrat orduları, tohumun içine yazılı olan projeye göre hikmet ve kudretin düsturlarıyla sevk edilerek, ağaç, o çekirdek kapısından varlık ve şahadet âlemine çıkarılır.
- İşte bir tohumun içinde saklı olan istidadın gelişmesi, ağaç olması ve meyve vermesi, kemale ermesidir. Müşahhas şeylerdeki kemalat böyle anlaşılır.
- Aynen bu misal gibi, insanın mahiyetine her bir Esma-i İlahiye’ye ait hadsiz istidat tohumları yerleştirilmiştir. Bu istidatlar ilim ve dua vasıtasıyla sünnet-i seniyye perdesi altında inkişaf ederek kemale erer. Böylece o şahıs, insan-ı kâmil olur.
Alıntıdır