“Her kim din işlerine (sünnetime) aid kırk Hadis hıfzedip ve yazıp ümmetime tebliğ ederse, Allah Teâlâ Hazretleri onu fakihler ve âlimler zümresinde haşr eder.” Hadis-i Şerif
Abdullah bin Mübarek Hazretleri (ra), 736 senesinde Merv’de dünyaya gelmiştir. Harezm Türklerinden Mübarek bin Vazıh’ın oğludur. Çocukluk ve gençlik yıllarını Merv’de geçirmiş ve ilk tahsilini de burada görmüştür. 23 yaşında ilim tahsili için seyahate çıkarak, devrinin en önemli ilim merkezlerini gezdi. Süfyan bin Uyeyne, Malik bin Enes ve Süfyan es-Sevri başta olmak üzere meşhur muhaddislerden Hadis okudu. 4 bin kişiden Hadis dinledi. Bunların içinde güvenilir bulduğu bin kişiden Hadis rivayet etti. İmam-ı Azam’dan fıkıh dersleri aldı ve fıkıhta daha ziyade onu takip etti. İmam Ahmed bin Hanbel, onun ders halkasına katılanlardandı. Ahmed bin Hanbel bir keresinde; bulunduğu devirde ilme ondan daha meraklı ve Hadis sahasında ondan daha büyük bir âlimin bulunmadığını söylemiştir. Kitaplarında yirmi binden fazla Hadis bulunmaktadır. Başta Hadis ilmini okuduğu hocaları olmak üzere, birçok muhaddis, ondan Hadis rivayet etmişlerdir. Kütüb-i Sitte’yi oluşturan Hadis kitaplarının müellifleri, ondan gelen Hadisleri güvenilir bulmaktadırlar. Hadis ilminin tabibi olarak görülmüş, Hadislerle ilgili ihtilafa düşüldüğünde ona danışılmıştır. Bir âlimin fıkhi bir görüşünden bahsedileceği zaman; “Bu, Ebû Hanife’nin görüşüdür” yerine “Bu, Ebû Hanife’nin
Hadis’i anlayışı ve açıklamasıdır” denilmesini daha uygun bulurdu. Abbasi Halifelerinden Harun Reşid zamanında, Misis ve Tarsus dolaylarında Doğu Roma’ya karşı savaşmıştır. Maddi ve manevi hayatında zühdü esas alırdı ama ticaretle de uğraşır ve her sene yüz bin dirhem fakirlere dağıtırdı. Arkadaşlarını Hacc’a götürür ve bütün masraflarını kendi karşılardı. Birçok şiir de yazmış olan Abdullah bin Mübarek Hazretleri, yazdığı el-Erbaûn adlı eseriyle İslam tarihinde ilk Kırk Hadis kitabı yazan kişidir. Yazdığı on eserden dördü günümüze ulaşmıştır. 797 senesi Ramazan ayında Hicri olarak 63 yaşında iken Fırat Nehrinin kenarında bulunan Hit’de vefat etti ve oraya defnedildi.
Menkıbeleri
Hafız en-Nesefi, ölüm döşeğinde bulunan Abdullah bin Mübarek’in yanına girmişti. O sırada onun birisine şer’i meseleler yazdırdığını gördü. “Ya İmam! Hasta halinizde niçin fıkıh ile meşgul oluyorsunuz? Rahat etmeniz lazımdır” dedi. Bunun üzerine Hazret: “Olabilir ki, işitmediğim faydalı bir mesele ile karşılaşırım” buyurmuştur. (Hasan Hüsnü Erdem, İlahi Hadisler, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s. 72-73)
Evinde oturup hadisle meşgul olmayı çok seven Abdullah bin Mübarek’e; “Bu yalnızlıktan rahatsızlık duymuyor musun?” diye sorulduğunda; “Peygamber Efendimiz (asm) ve ashabıyla birlikte iken nasıl yalnızlık duyarım!” karşılığını vermiştir. (İslam Ansiklopedisi, c. 1, s. 123)
Abdullah bin Mübarek Hazretleri, bir gün Şam’a giderken yolda ölmüş bir merkep gördü. Yanı başında ayakta bir fakir de ağlıyordu. Abdullah bin Mübarek ona niye ağladığını sordu. Fakir cevap olarak: “Ben fakir bir kimse olup, çoluk çocuk sahibiyim. Bunu üç yüz dirheme almıştım. Bundan sonra ne yapacağımı düşünerek ağlıyorum!” dedi. Abdullah bin Mübarek: “Sen bunu sağ iken üç yüz dirheme almıştın. Şimdi ise bunu senden semeri ile beş yüz dirheme alıyorum” deyip beş yüz dirhemi sayarak ona teslim etti.
O gece fakir, rüyasında mahşeri gördü. Baktı ki bahçeler, bağlar içerisinde bir merkep! Yularını ve palanını altın ve mercanlarla süslemişler. Yanı başında bir melek, şöyle nida ediyordu: “Kim buna binerse ona müjdeler olsun.” Fakir bunu duyunca, meleğin yanına gelip dedi ki: “Bu benim ölen merkebimdir. Bunu bana ver” Melek: “Evet, bu senindir. Fakat ölüsüne sabretmediğin için, şimdi başkasının oldu. Baksana, yuları üzerinde ne yazıyor?” dedi. Fakir yulara bakınca bir de ne görsün; ‘Bu Abdullah bin Mübarek Hazretlerinin bineğidir’ yazılıydı.
Sonra fakir, uykudan uyanıp, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Kendi kendine, “Bana yazıklar olsun bir hayvanın ölmesine bile sabredemedim” dedi. Hemen beş yüz dirhemi alıp, doğruca Abdullah bin Mübarek Hazretlerinin yanına gitti. Parasını geri vermek istedi ve dedi ki; “Ben satıştan vazgeçtim.” Hazret ise cevaben; “Sen akşam gördüğün rüya üzerine geldin. Ben de vazgeçtim. Beş yüz dirhemi de sana hediye ettim” buyurdu. (İslam Âlimleri Ansiklopedisi, Hicri 2. Asır Âlimleri)
ALINTIDIR