Bütün semavî dinlerin temelini Allah’ın varlığına inanmak oluşturur. “Tevhid dini” olan İslâm’ın en önemli esası da Allah’ın varlık ve birliğine iman etmektir. O’nun varlığını ve birliğini gösteren pek çok deliller vardır. Bu delillerin en büyük dört tanesi şunlardır: Birincisi, şu muhteşem evren ve içindeki her biri birer sanat harikası olan varlıklardır. İkincisi, başta Kur’ân olarak bütün semavî kitaplardır. Üçüncüsü, başta son peygamber Hazret-i Muhammed (sav) olmak üzere bütün peygamberlerdir. Dördüncüsü, her insanın kalbinde bulunan vicdandır. Kim bu dört kaynağa dikkatlice baksa ve onlardan gelen sese kulak verse, kendini yaratan Rabbini bulur ve tanır. Mesela, vicdanının sesini dinlese “Muhakkak seni ve her şeyi yaratan, sonsuz kudret ve merhamet sahibi yüce bir yaratıcı var.” dediğini ve ona olan ihtiyacını işitir. [Devamını oku…]
Regaib Kandili
Regaib Kandili
(Regaip Gecesi)
Aziz ve sıddık kardeşlerim ve fedakâr ve sadık arkadaşlarım!
Evvelâ: Sizin, bu mübarek şuhur-u selâse ve içindeki kıymetdar leyali-i mübarekeleri tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak, herbir geceyi sizin hakkınızda birer Leyle-i Regaib ve Leyle-i Kadir kıymetinde size sevab versin, âmîn. ( Kastamonu Lahikası, 84 )
Regaib Kandili Nedir?
Regaib Kandili, Regâib, arapça bir kelimedir ve “reğa-be” kökünden gelmektedir. “Reğa-be”, kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. “Reğîb” kelimesi ise, “reğabe”‘den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Müennesi, “reğîbe”dir. “Reğîbe”nin çoğulu da “reğâib” dir. Kelime olarak “Regâib”in aslı budur. [Devamını oku…]
Üç Aylar, Gafletten Kurtuluşumuz Olsun
Muhterem kardeşlerim Mübarek üç aylar yanaşırken bu konular hakkında biraz feyizlenelim istedim. Şimdiden kendimize bir çeki düzen verelim ve bir program yapalım.
Cenâb-ı Allah, Tebâreke Sûresi 2. âyetinde “Hanginiz amelce daha güzeldir diye sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yarattı.” buyurduğu üzere insanın bu dünyaya gönderilişinden gaye imtihan olmaktır. Kim hayırlı işlerle, güzel bir ömür sürerse imtihanı kazanacak ve ebedî tükenmez bir saadete kavuşacaktır. Kim de nefis ve şeytana uyarak gaflete dalıp şerli işler yaparsa imtihanı kaybedecek ve cezasını da görecektir. [Devamını oku…]
Resûlullah (asm)’ın dilinden Kur’ân
عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ رَضِيَ ا للّٰهُ عَنْهُ قَالَ:
كَانَ يَعْرِضُ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى ا للّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْقُرْآنَ كُلَّ عَامٍ مَرَّةً فَعَرَضَ عَلَيْهِ مَرَّتَيْنِ فِي الْعَامِ الَّذ۪ي قُبِضَ ف۪يهِ.أَخْرَجَهُ الْبُخَارِىُّ
Ebû Hureyre (ra) şöyle demiştir:
Cebrâil as.) her sene (Ramazanda) Kurân-ı Kerîm’i Hz. Peygamber (asm)’a bir defa arz eder, okurdu. Vefat ettiği sene iki kere arz etti, okudu.
(Buhârî)
İmâm-ı A’zam bu hadisten yola çıkarak, her Müslümanın senede iki kere Kur’ân’ı, hatmetmesi gerektiğine hükmetmiştir. Haftada bir cüz okuyan bir kimse ortalama olarak bu hükmü yerine getirmiş kabul edilebilir. [Devamını oku…]
İ’câz-ı Kur’ân’la alâkalı ıstılahlar
1. BELÂGAT: Sözlükte, varmak ve hedefe ulaşmak, idrak etti, kâfi geldi, te’kidde son hadde vardı mânâsına gelir. Her şeyden önce maâni, beyân, bedi’ ve bunlarla ilgili diğer bütün özellikleri içine
alan bir ilmin adıdır.
Istılah olarak belâgat: Muktezâ-yı hale uygun söz söylemeye denir.
2. FESÂHAT: Sözlükte; açık olma ve ortaya koyma mânâlarına gelir.
Istılah olarak fesâhat: Sözün ses ve mânâ kusurlarından arınmış olarak, rahat telaffuz edilen, tanzîmi mükemmel olan, mânâsı kolay anlaşılan, tatlı ve akıcı olan sözdür. Fesahat, kelimede, kelâmda ve mütekellimde bulunan bir vasıftır. [Devamını oku…]
Cinlerin Varoluşu
Cinlerin varlığı ve yokluğu ile ilgili sürekli aklımızda soru işaretleri olmuştur. Ama bunun varlığına sadece bunlarla iletişime giren kişiler kesin inanmak durumunda kalmıştır. Diğerleri her zaman acaba sorusu ile karşılaşmışlardır. Burada acizane araştırmalarım sonucu, cinlerin varlığını isbat eden delilleri size sunmaya çalışacağım. İmamul-Haremeyn ( Eşşemail ) adlı eserinde şöyele demiştir. Bir çok filozoflar ve kadere inanmayan ve dinel alakası olmayan insanlar cinlerin ve şeytanların varlıklarını inkar etmişlerdir. Bunda şaşıracak bir şey yoktur. Asıl bizi şaşırtan, kadere iman edenlerin bunca Kur’ an nasları, haberin tevatürü (sürekli tekrarlanması) gözlerimizi kamaştıracak ve inançlarımız artıracak şekilde ortaya koydukları halde, bunları inkar etmesidir. [Devamını oku…]
Medyum-Cinci Hoca
Medyumluk
Medyumluk ve Cinni Hocalık günümüzde, bir biri içine karşışan ve aslında bir biri ile aynı gibi görünen iki kavram. En ortak özellikleri ikisininde mağnevi aleme açılır kapılar olmalarıdır. Aradaki hassas denge ise hükmeden veya edemeyen, belki de hükmedilen olmalarıdır.
Medyum, genel anlamı ile soyut alemlerle ve soyut varlıklarla iletişim kurabilen, oralarda ki yaşamsal gerçekler hakkında ki bilgileri somut aleme taşıyabilen , istiğdatları nisbetince maddeden bir nebze sıyrılıp, mağna aleminin niğmetlerinden ve sırlarından istifa edebilen kişilere verilen isimdir.
Bu ihbarat ve iletişim, medyum olan kişinin kabiliyetleriyle doğru orantılıdır. Kimisi, transa geçmek için özel bir çaba harcar ve trans halinde iken bazı sıkıntılı durumlar yaşarken,bazısı da normal insanlar la iletişim kuruyor gibi sürekli trans halindedir ve hiçbir sıkıntı çekmez. Bu kişinin mağnevi alemle olan ilişkisi ve anlaşmaları ile de doğrudan alakalıdır. Eğer maksat bazı değerlerden feragat ederek haber almak ise fazla sıkıntı çekmeye bilir. Ama maksat ve amaç, cinlerin menfaatine , inançlarına ve ideolejilerine ters düşen ve onlara zarar veren boyutlarda olursa, o zaman cinler medyum olan kişiye sıkıntı verirler. Aslında cinler kendi sırlarının açıklanmasından pek hoşlanmazlar. Bu ihbarat sadece insanlarla ilgili konular olursa, onlar için pek bir şey ifade etmez. Ama kendi yaşamsal değerlerini ve hayatlarını sıkıntıya sokacak bilgiler olursa, o zaman müdahele gelir ve engel olmak için her şeyi yaparlar. Her söyledikleri de doğru değildir. [Devamını oku…]
- « Önceki Sayfa
- 1
- …
- 9
- 10
- 11