İctimai hayattan ticarete, çocuk yetiştirmekten aile hayatına, ibadetten eğitime kadar her ânımızda kendimize örnek almamız gereken Peygamber Efendimiz (asm)’in hayatı, ibadetin ve kulluğun binler misaliyle lebâleb doludur. Yerine getirilmesi gereken farz ibadetleri yaparak Müslümanlara model olan Peygamber Efendimiz (asm), kulun Allah’a yakınlığını artıran ve cennetteki mertebesini yükselten nafile ibadetleri de hayatı boyunca yerine getirmiştir. İşte bunlardan birisi de teheccüd namazıdır.
Teheccüd, lügatte gece uyumak manasında olmakla beraber, ıstılahta ise -bu manaya zıt olarak- gece uyanıp namaz kılmak veya gece namazı manasında kullanılan dini bir tabirdir.
Yatsı namazında sonra daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kılınacak nafile namaza “salat-ı leyl” denir ki sevabı pek çoktur. Bir miktar uyuduktan sonra kalkıp kılınırsa, bu namaz biraz daha hususiyet kazanarak “teheccüd” adını alır. Her iki rekâtta bir selam verilmesi daha efdal olan teheccüd namazı, iki rekâttan sekiz rekâta kadar kılınabilir.
Allah (cc), geceleyin kalkıp teheccüd namazı kılanlar hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “(Teheccüd namazı kılmak için) yanları yataklardan uzaklaşır; korkarak ve umarak Rablerine dua ederler ve kendilerine rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler. Artık, yapmakta olduklarına bir karşılık olarak onlar için göz aydınlığı olacak olan (nimetler)den nelerin saklandığını kimse bilmez. (Secde, 16-17)
Allah Teâlâ Habib-i Ekrem’ine (asm) daha fazla lütufta bulunmak için, “Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur’ân ile teheccüd namazı kıl. Yakındır ki Rabbin seni bir makam-ı mahmuda eriştire.” (İsra, 17/79) buyurarak gece namazını ona farz kılmıştır.
“Sabah namazından önce kılınan iki rekât nafile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır.” (Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîn, 96) buyururdu Efendimiz. Gözümün nuru diye tavsif ettiği namazı, geceleri daha bir iştiyak ve arzu ile kılardı. Ayakları şişecek kadar kendinden geçerek kıldığı teheccüd namazına olan iştihasını şöyle dile getirmişti: “Allah, her peygamberde belirli bir şeye karşı aşırı bir istek yaratmıştır. Benim en çok hoşlandığım şey de gece ibadetidir.” (Heysemî, Mecmau’z-zevâid, II, 271)
Allah’a yaklaştıran en mühim ibadet olması hasebiyle “Peygamber Efendimiz (asm) gece namazını hiç terk etmezdi. Öyle ki hastalanacak veya ağırlık hissedecek olsa oturarak kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 18) Ve ümmetinin de bu nimetten nasiplenmelerini arzu ederdi. Öncelikle yakın akrabasından tebliğe başlayan Efendimiz, bir gece Hz. Ali ile Hz. Fâtıma Radıyallâhu Anhümânın kapısını çalmış ve onlara:
“Namaz kılmayacak mısınız?” (Buhârî, Teheccüd, 5) buyurarak geceyi boş geçirmemelerini istemişti.
“Gece namazına, teheccüde devam ediniz. Çünkü bu, sizden evvelki sâlih zatların âdetidir. Allah’a manen takarrübe bir vesiledir, günahlardan men’ ve sıyanete bir vasıtadır. Bir takım seyyieler için bir keffarettir. Bedenen hastalıkları uzaklaştırmaya da bir vesiledir.” (Tirmizî, De’avât, 101) buyurarak Sahabe Efendilerimizi, ima ile de ümmetini bu ibadeti yapmaya teşvik etmiştir.
Peygamber Efendimiz (asm), Sahih-i Müslim’de Ebû Hureyre (ra)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte teheccüd namazının en faziletli vaktini şöyle belirtmiştir: “Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen, son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen, ortası en faziletli vakittir.” (Tecrid-i Sarih Terc. IV, 16)
Aile içinde kadın ve erkeğin Allah’a ibadet ve sâlih ameller işleme hususunda birbirlerine destek olmalarının önemine dikkat çeken Efendimiz (asm), bilhassa gece namazına kalkmada bu yardımlaşmanın daha da önemli neticeler hâsıl edeceğini şöyle ifade etmiştir: “Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin.” (Ebû Dâvud, Tatavvu, 18, Vitir, 13)
Nafile namazların, kıyamet gününün dehşetli ânında hesap verirken zor durumda kalan sâhibinin imdadına yetişeceğini de yine Resûlullah (asm), “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Aziz ve Celil olan Rabbi: ‘Kulumun nafile namazları var mı, bakınız?’ Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” (Tirmizî, Salât, 188) buyurmuştur.
Gece vaktinin insana hem kışı, hem kabri, hem âlem-i berzahı hatırlattığını Üstad Bediüzzaman Hazretleri Sözler eserinde şöyle ifade eder: “Ve gecede teheccüd ise, kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir. İkaz eder ve bütün bu inkılâbât içinde Cenab-ı Mün’im-i Hakîkî’nin nihayetsiz nimetlerini ihtar ile ne derece hamd-ü senâya müstehak olduğunu ilan eder.”
İşte kulun her zaman Allah’ın rahmetine mazhar olduğunu gösteren bu müjdelerden sonuç olarak denilebilir ki; hesap gününde farz ibadetlerimizin noksaniyetini ikmal edecek ve kabir gecesinde ve berzah karanlığında bize nur olacak ibadetlerin başında nafile ibadetlerden olan “teheccüd namazı” gelmektedir.
Rabbim bizlere namazı hakkıyla eda edebilmeyi nasip eylesin. Rabbim bizlere gecenin bu nimetinden nimetlenebilmeyi nasip eylesin. ÂMİN.